Yaşanan 6 Şubat Kahramanmaraş depremleriyle beraber milyonlarca insanın maddi ve manevi birçok kaybı oldu. Hepsi çok taze, hepsi çok acı ama bazı kayıplar var ki onları anlamlandıramadığımız için kabul de edemiyoruz.
Bu yazıda kaybın şimdiye kadar belki de çok üzerinde durulmamış bir türü olan belirsiz kayıptan, etkilerinden ve onunla nasıl başa çıkabileceğimizden bahsedeceğim.
Kayıplar ve Yas Süreci
Kaybettiğimiz, artık etkileşimimizin veya erişimimizin olmadığı her şey kayıp olarak nitelendirilip hepsinin yası tutulabilir. Yaşanan kayıplara vefat eden bir yakınımız da dahildir, bir trafik kazasında hurdaya dönen aracımız da sonlandırdığımız romantik ilişkimiz de… Bu yüzden hepsinin ardından yas tutmak çok olağan. Yas süreçlerine dair farklı bilimsel görüşler olmakla birlikte hemen hemen hepsinin temelinde kaybı yaşayan kişinin bir dizi aşamadan geçerek yas sürecini tamamlaması yer alır.
Tüm deneyimlerimiz gibi yas da çok kişisel bir süreç olduğundan yasın aşamalarından herkes aynı sırayla geçmez. Kimi önce inkar eder sonra öfkelenir ve kabullenip acısını yaşamaya başlar; kimi ise hemen acısını yaşayıp sonra kabul aşamasına geçer. Bu aşamaları asıl sekteye uğratan ise kaybın tanımının tam yapılamadığı belirsiz kayıp durumlarıdır.
Belirsiz Kayıp ve Geciken Yas
Bizim için çok değerli birini, bir eşyayı veya bir yeri kaybettiğimizde duygusal ve psikolojik olarak tam bir kapanış yapamamış veya kaybın sebeplerini anlayamamışsak kaybı kabullenmek çok daha zordur. Anlamlandırıp kabul edemediğimiz bir kaybın yasını tutmak da ne yazık ki pek mümkün olmaz ve yas süreci sanki donup kalır. Kişi ne eskisi gibi sevdiği ile beraberdir ne de zihnen veya manen kaybını kabul edip yasını yaşamaya başlayabilir. Bu gibi durumlarda çoğunlukla sonradan gecikmiş bir yas yaşanır.
“Fiziksel Olarak Burada Ama Psikolojik Olarak Yok”
Birinin varlığı veya yokluğu iki ayrı düzlemde oluşur: Fiziksel ve psikolojik. Kaybımız fiziksel olarak artık bizimle değilse ve örneğin mezarının nerede olduğunu biliyorsak zamanla onun duygusal yokluğuna da alışıp yasını tutabiliriz. Özellikle tatmin olacağımız bir vedada bulunabilmişsek bu süreç daha hızlı ilerler. Fakat bazen sevdiğimiz kişi fiziksel olarak yanımızdadır ancak duygusal olarak eskisi gibi bizimle ilişki kuramıyordur.
Örneğin Alzheimer hastası olduğu için artık ebeveynimiz gibi bize bakım veremiyor ve çocuğu olarak bizi hatırlamıyorsa psikolojik olarak artık kayıptır. Ancak fiziksel varlığı devam ettiğinden ne öldü diyebiliriz, ne de eski ebeveynimiz gibi hayattadır.
Bu noktada fiziksel var oluşla birlikte psikolojik yokluğu deneyimleriz. Belirsiz kaybın bu türüne bitkisel hayattaki hastalarımız, demans gibi hafıza sorunları oluşturan hastalığı olan yakınlarımız, majör depresyon geçiren bir sevdiğimiz, madde bağımlılığı sebebiyle duygusal olarak bizimle olamayan aile bireylerimiz örnek oluşturur.
“Artık Yanımda Değil Ama Sanki Bir Şekilde Hala Benimle”
Kaybımız bazen de fiziksel olarak gerçekleşmiştir ama psikolojik olarak hala bizimle olduğundan adını koymakta yine zorlanırız. Fiziksel yoklukla psikolojik var oluşun bir arada olduğu durumlara savaşlar, terör olayları, soykırımlar ya da yaşadığımız deprem veya sel gibi doğal afetler sonrasında kaybolan ya da kaçırılan sevdiklerimizin yokluğunu örnek gösterebiliriz. Benzer ve daha yaygın olarak boşanma, aniden kaybedilen eş, evlat edinilme, beklenmeden sonlanan gebelikler ve göç sebebiyle iletişimimizin kısıtlandığı akrabalarımızla olan ilişkilerimiz de belirsiz kaybın bu türüne dahildir.
Bir yanımız o kişiye çok büyük ihtimalle bir daha ulaşamayacağımızı bilse de diğer yanımız bir umut belki çıkıp geleceğine inanmak ister. Dönmeyeceğinden emin olduğumuz bir süre geçmiş olsa bile hiç değilse anlamlı bir kapanış yapabilmek için cenazesini alıp defnetmek isteriz. Bu yüzdendir ki Kıbrıs veya Vietnam savaşlarından sonra birçok aile sevdiklerinin cenazesine kavuştuklarında bile çok büyük bir rahatlama hissediyor. Çünkü artık tam anlamıyla kaybının adını koyup yas aşamasına geçebiliyorlar.
Aynı sebeple deprem sonrası birçok kişi sevdiklerinin cenazesini alabilmek için kendi canları pahasına şehirleri terk edemedi. Bunun kaybedilen kişiye duyulan saygıyla beraber aslında kendileri için de kayıplarını kabul edip yas sürecini kolaylaştıran bir adım olduğunu bilmek onlara daha hoşgörülü yaklaşmamız adına çok önem kazanıyor.
Belirsiz Kayıpla Başa Çıkma
Belirsiz kayıp, fiziksel veya psikolojik var oluşu içerdiğinden kişi çoğunlukla bunu bir kayıp olarak bile adlandıramıyor. Fakat değer verdiği kişi veya yerle ilişkisini de eskisi gibi sürdüremediğinden belirsiz bir boşluk, üzüntü ve öfke hissedebiliyor. “Memleketim dediğim şehir yerle bir olmuşken onca hatıram nasıl bu kadar canlı?” veya “Sıfırdan inşa edilecek bir kent hala doğup büyüdüğüm yer mi olacak?” diye sorgulamaları içten bile değil. Bu yüzden yaşadıklarının aslında belirsiz de olsa bir kayıp olduğunu belirtmek bile ilk aşamada onları rahatlatıyor. Problemi belirlediğimizde onunla baş etmek de kolaylaşıyor.
Kaybettiğimiz parçayı kabul edip onun yasını tutarken eş zamanlı olarak varlığı devam eden parçaya yeni bir anlam bulmak sürecin devamı için değerli bir müdahale olabilir. Benzer olarak, varlık ve yokluğu aynı anda kabul edip bu belirsizliğe ve git-gele dayanıklılık geliştirmeye çalışmak da yardımcı olabilecek bir düşünme biçimi.
Bu makaledeki bilgileri faydalı bulduysanız “Göç ve Sonrası: Hayat Göç Edene mi Güzel?” ve “Yas Nedir? Yas Tepkileri Nelerdir?” yazılarımız da ilginizi çekebilir.
Sayfa içeriği yalnızca bilgilendirme amaçlıdır. Tanı ve tedavi için mutlaka bir uzmana başvurunuz.